-
1 ölü gibi
как неживо́й, без движе́ния -
2 ölü
мёртвый* * *1.1) мёртвыйölü doğmak — роди́ться мёртвым
2) перен. вя́лый, сла́бый, е́ле заме́тныйölü bir sesle — сла́бым го́лосом
2.ölü gözü gibi — ту́склый, сла́бый ( о свете)
1) мертве́ц, поко́йник, трупölü ağıtı — опла́кивание поко́йника
2) па́даль, дохля́тинаtavuk ölüsü — до́хлая ку́рица
••- ölü gibi- ölü gözünden yaş ummak
- ölüsü ortada kalmak
- ölüsünü öpmek
- anamın ölüsünü öpeyim ki doğru söylüyorum
- ölüyü güldürmek -
3 ölü
1.1) мёртвыйölü diri (bulmak) — [найти́] живы́м и́ли мёртвым
2) перен. вя́лый; сла́бый; е́ле-е́ле заме́тныйölü bir sesle — сла́бым го́лосом
ölü gözü (gibi) — ту́склый, сла́бый (о свете)
2.1) мертве́ц, поко́йник; трупölü ağıtı — а) опла́кивание поко́йника; б) го́рький плач
2) па́даль -
4 üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
лени́вый; со́нный, вя́лый -
5 üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyumak
спать мертве́цким сномTürkçe-rusça sözlük > üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyumak
-
6 üst
1.1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)üste — наве́рх, вверх
üstte — наверху́
üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́
evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма
2) пове́рхностьmasanın üstü toz içinde — на столе́ пыль
toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́
3) оде́ждаüstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться
üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде
4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льникüstler — нача́льство, верхи́
5) изли́шек, оста́ток; сда́чаüstü kalsın — сда́чи не на́до
2.yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?
1) ве́рхнийpınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́
2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)üst komutanlar — воен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в
3.üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство
в функции служ. имениAhmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]
üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет
çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой
tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём
bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём
üstü — (в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло
akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу
bayram üstü — под пра́здники
yemek üstü — к обе́ду
- üstünden••- üstüne almaküstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды
- üstünden atmak
- üstüne atmak
- üst başı
- köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
- üstüne basmak
- üstü başı dökülmek
- üstüne başına etmek
- üstüne bir bardak soğuk su içmek
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üstüne çekmek
- üstüne çevirmek
- üst çıkmak
- üst gelmek
- üste çıkmak
- üstünde dökülmek
- üstünde durmak
- üstüne düşmek
- üstüne evlenmek
- üstüne fenalık gelmek
- üstüne geçirmek
- üstünden geçmek
- üstüne gelmek
- üstüne gitmek
- üstünü görmek
- üstüne gül koklamamak
- üstüne güneş doğmamak
- üstünde hakkı olmak
- üstünde kalmak
- üstüne kalmak
- üstüne kapanmak
- üstüne koymak
- üstüne kuş kondurmamak
- üstüne olmuyor
- üstüne oturmak
- üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
- üstüne perde çekmek
- üst perdeden konuşmak
- üstüne sevmek
- üstüne titremek
- üstüne toz kondurmamak
- üstüne tuz biber ekmek
- üstüne üstüne gitmek
- üstüne varmak
- üstüne yaptırmak
- üstüne yatmak
- üstüne yıkmak / yıkılmak
- üstüne yok
- üstüne yormak
- üstüne yüklenmek
- üstüne yürümek
- üstüne / üstünüze afiyet!
- üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
- üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar! -
7 üzerine
1) о, относи́тельно чего, про чтоuzay üzerine bir yazı — статья́ о ко́смосе
2) по́сле чегоbir ihtar üzerine... — по́сле э́того предупрежде́ния...; в связи́ с э́тим предупрежде́нием...
••- üzerine atmak
- üzerine bir bardak su içmek
- üzerine bir iki güneş doğmak
- üzerine çökmek
- üzerine düşmek
- üzerine evlenmek
- üzerine koymak
- üzerine oturmak
- üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyumak
- üzerine titremek
- üzerine tuz biber ekme!
- üzerine üzerine gitmek
- üzerine varmak
- üzerine yaptırmak
- üzerine yatmak
- üzerine yok
- üzerine yüklenmek
- üzerine yürümek
- üzerine afiyet!
См. также в других словарях:
ölü gibi — 1) hiç kımıldamadan Arkadaşlarım ölü gibi uyuklarken, ben sabahlara kadar dans ediyordum. R. N. Güntekin 2) kımıldamayan, hareketsiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölü — sf. 1) Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, diri karşıtı Bir gün gelip ölülerimizi parayla taşıtacağımızda şüphe yok. M. Ş. Esendal 2) is. Ölmüş insan, müteveffa, mevta 3) is. Hayvan leşi Bir tavuk ölüsü. 4) mec. Güçsüz Ölü kandil. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölü gözü gibi — sönük, fersiz (ışık) … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyumak — çok derin uyumak Aldım eve getirdim kuşu. Başka zaman olsa üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi uyurdum. Gece uyku girmedi gözüme. Arada bir uyanıp kuşa baktım. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi — tembel, uyuşuk, cansız, miskin … Çağatay Osmanlı Sözlük
MEVTAÎ — Ölü gibi, ölüye benzer … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAMİD — Alevi sönen ateş. * Ölü, ölmüş. Sönmüş. idrâksiz. Sâkit ve sessiz. Ölü gibi halsiz olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SAMİTE-İ MEYYİTE — Ses çıkarmayan ölü. * Hareketsiz. * Haksızlıklar karşısında gayrete gelmeyen, ölü gibi sükût eden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MEVT-ALUD — f. Ölüm gibi. Ölümlü. Korkunç. Ölü gibi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
takatsiz — sf. Takati kalmamış, yorgun, argın, dermansız, kudretsiz, mecalsiz Bir ağacın altında hasta, takatsiz, ölü gibi yatıyorum. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHYÎ — Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab ı Hakk ın bir ismidir.(Ehl i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul i Ekremin (A.S.M.) mübarek irşadları ve iman nurları ile… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük